"Arta Kalan Zaman" Projesinin çekirdek ekibinden, belki de en ağır işi sırtına yüklenen, sevgili İlayda Şahin bizler için projeye dönük bir yazı kaleme aldı. Proje Raporumuza da dahil ettiğimiz bu güzel yazıyı burada paylaşmak istiyorum.
‘’Göçmen’’ kelimesi hüzünlü bir kelime... Bazen isteyerek, bazen dönemin şartları gereği, bazen de bu projemizde anlatıldığı üzere misafir işçi olarak bir ülke değiştirmek yeni umutları ama bir o kadar da hüznü beraberinde taşır. 1961 senesinde Sirkeci Garı’ndan hareket eden o trendeki misafir işçiler de ceplerinde umutları ve geride bıraktıklarının hüznüyle Almanya’ya gittiler. Bunun ardından seneler boyunca başta Almanya ve Avusturya olmak üzere Avrupa ülkelerine doğru göç devam etti. Gurbette yeni hayatlar inşa edildi. İkinci ve üçüncü kuşaklar iki farklı dili aynı anda öğrenmeyi, iki farklı kültürün içinde olmayı tecrübe ettiler. Fakat birinci kuşak Türkler belki de her zaman ait olamamanın, kalamamanın ama gidememenin hüznünü ve kararsızlığını yaşadılar. Belki de gurbet, en çok onlar için gurbetti. Böylece zaman geçti, bir başka ülkede çalışarak, hayat vererek, alışarak... Ve nihayet emeklilik zamanı geldiğinde hem birinci kuşak Türkler hem de onların çocukları için yepyeni sorular ortaya çıkıyordu: Nasıl? Ne zaman? Ne yapılacak? Emeklilik, yaşlılık... Huzur evi mi? Ailede bakım mı? Burada vefat eden Türkler nerede defnedilecek? Huzur evinde kalanlar için Türkçe konuşan bakıcı olacak mı?... ‘’Arta Kalan Zaman’’ aslında bir bakıma bu soruların cevaplarını arıyor. Vorarlberg’teki birinci nesilden insanlara dokunarak bu konulara ışık tutuyor. Dinlediğim her bir röportajın ayrı bir tadı vardı. Her birinde farklı bir insanın dünyasına girmek, onların yaşadıklarını anlamak, hissetmek önemli bir deneyim oldu. Tarihimizin önemli olaylarından biri olan misafir işçilerin göçü hakkında birçok yazı kaleme alındı, filmler yapıldı. Ancak daha önce birinci neslin emeklilik sonrası yani arta kalan zamanında neler olabileceği ele alınmış bir konu değildi. Bu bağlamda bu projenin çok değerli olduğunu düşünüyorum. Röportajlarda konuşulanlar eminim izleyicinin de ufkunu genişletecek ve konuya farklı bir yönden bakılmasına yardımcı olacak. Kendi adıma öyle olduğunu söyleyebilirim, özellikle henüz 9 aydır Almanya’da ikamet eden birisi olarak, iki farklı kültürün nasıl harmanlandığını daha iyi görebiliyorum.
17.08.2016
![]() |
Kaynak: İlayda Şahin (Facebook) |
0 Komentar